SAHABE-İ KİRAMIN KERAMETİ
Sahabe-i kiram, bütün evliya-i kiramdan üstün olduğu halde, kerametlerinden az bahsedilmesinin sebebi, onların kerametlerinin az olması değildir. Menkıbelerini anlatan bütün kitaplar tercüme edilmediği için bize az gibi geliyor. Camiul-keramat kitabında birçok sahabe’nin kerametleri anlatılıyor.
Allahü teâlâ, “Hepsine Cenneti vaad ettim, hepsinden razıyım, onlar da benden razıdır” buyuruyor. Bunu Kur’an-ı keriminde buyuruyor. Bundan daha üstün rütbe olur mu?
Allahü teâlâ’nın Habibim buyurduğu, Âlemlere rahmet olarak gönderdim buyurduğu Peygamber efendimiz(s.a.v)’in arkadaşları, dostları, bir kısmı da akrabaları oldular. Bundan daha üstün rütbe olur mu? Canlarını mallarını Allah için, Onun Habibine, Onun dinine feda ettiler. Kıyamete kadar, kendilerinden sonra gelen Müslümanlara İslamiyet’in gelmesine vesile oldular. Bundan daha üstün rütbe olur mu?
Peygamber efendimizin en büyük mucizesi olan Kur’an-ı kerimi onlar topladı, onların sözbirliğiyle mushaf haline getirildi. Allahü teâlâ’nın, yüce kelamını korumaya onları vesile etmesinden daha büyük rütbe olur mu? İslamiyet’i kendilerinden sonrakilere onlar ulaştırdı. Kıyamete kadar her Müslümanın sevaplarından onlara da yazılıyor. Onların derecesine kim ulaşabilir?
Bu rütbelerin, bu üstünlüklerin yanında, cahillerin görmek istediği keramet, okyanusun yanındaki damla su gibi bile değildir.
Bununla beraber Onların kerametlerinin, sonra gelen evliyaya göre daha az görülmesinin birkaç sebebi vardır. Hadis-i şerifler de,
“Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayete erersiniz.” “Ashabımın ihtilafı [farklı içtihadları] sizin için rahmettir” [Taberani, Beyheki, İbni Asakir, Hatib, Deylemi, Darimi, İ. Münavi, İbni Adiy]
buyuruldu. Yıldızlar, gündüz de mevcut iken, geceleyin görülür. Gündüz, güneşin ışıkları, yıldızların görülmesine manidir. En parlak bir ışık bile, gündüz güneş ışığının yanında pek zayıf kalır. İki cihan güneşi Muhammed aleyhisselam’ın nuru ve mucizeleri yanında da Sahabe-i kiramın kerameti, elbette gölgede kalır.
İkinci husus, insanların iman etmeleri için, Peygamberlerin mucize göstermeleri gerekir. Evliyanın keramet göstermesi gerekmez. Hatta keramet göstermekten hayâ ederler. Asr-ı saadetteki insanların imanı kuvvetli idi. Kerametle imanlarının kuvvetlenmesine ihtiyaç yok idi. Daha sonra gelenlerin imanı zayıfladı. İmanlarının kuvvetlenmesi için keramete ihtiyaç hâsıl oldu. Onun için daha sonra gelen evliyada keramet çok görüldü. (Şevahid-ün-Nübüvve eseri)
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Geçmiş ümmetler içinde vukuundan önce bazı şeyleri haber veren keramet ehli zatlar vardı. Ümmetimden ise Ömer onlardandır.” [Buhari, Müslim, Tirmizi]
Hazret-i Ömer(r.a), Medine’de hutbe okurken, İran’a gönderdiği ordu mağlup olmak üzere iken, bu hali görüp, kumandana, (Ya Sariye, arkanı dağa ver) buyurdu. O da, dağa yanaştı ve zafere kavuştu. (Cami-ul-keramat, Kısas-ı enbiya, Şevahid, İrşad-üt-talibin)